Sosyal Anksiyete Bozukluğu ( Sosyal Fobi )

Sosyal Anksiyete Bozukluğu ( Sosyal Fobi )

Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi)

‘Bayan S. bir hukuk bürosunda çalışan başarılı bir sekreterdir. Sosyal durumlarda uzun süredir kendisini rahatsız hissettiğini belirtmesine rağmen, Bayan S. sadece sosyal hayatını ve iş performansını etkilediğini hissetmeye başladığında tedavi için başvurur. Yeni bir insanla tanıştığı zaman kendisinin daha fazla sinirlendiğini fark ettiğini belirtir. Örneğin hukuk bürosunun yeni bir elemanı ile tanıştığında kendinin gergin olduğunu, terlediğini, kalbinin daha hızlı çarptığını fark eder. Aniden aklına bu durumda çok aptalca bir şey söyleyeceği ya da herkesin ona güleceği, bir sosyal gaf işleyeceği gelir. Sosyal toplantılarda bu hislerinin kendisini toplantıdan ayrılma ya da davetleri geri çevirme düşüncesine ittiğini belirtir’.

Uzun bir süre bir grup klinisyenin bu hastalığı normal bir kişilik özelliği veya aşırı utangaçlık gibi ele alması, diğer taraftan bir başka grubun ise kişilik bozuklukları sınıfı içinde değerlendirmesi sosyal anksiyete bozukluğu konusunun göz ardı edilmesine yol açmıştır.

‘Sadece bir saniye için gözlerinizi kapatın ve bir odaya girdiğinizi ve orada bazı arkadaşlarınızı ve meslektaşlarınızı gördüğünüzü düşünün, birde yere doğru bakıyorsunuz ve üzerinizde hiçbir giysinin olmadığının farkına varıyorsunuz’. Sosyal anksiyete bozukluğu (SAB) olan kişilerin bir toplumsal durumla karşılaştıklarında neler hissettiklerini bu senaryo çok iyi anlatmaktadır. ‘Büyük bir utanç duyarsınız, odadan kaçıp gitmek istersiniz, sanki ölecekmiş gibi olduğunuzu hissedersiniz, hiç kimseyi yeniden görmek istemezsiniz’. Sosyal fobisi olanlar genel yerde yemek yemekten, telefon konuşmaları yapmaktan, genel tuvaletleri kullanmaktan ya da başkalarının yanında adlarını yazmaktan ya da imzalarını atmaktan yoğun utanç duyar, aşağılanmış duygusu hisseder ve korku yaşarlar. 

SAB bireyin başkaları tarafından yargılanabileceği kaygısını taşıdığı toplumsal ortamlarda mahcup ya da rezil olacağı konusunda belirgin ve sürekli korkusunun olduğu bir anksiyete bozukluğudur. Kişiler başkalarıyla etkileşimde bulunmalarını gerektiren ya da bir eylemi başkalarının yanında yerine getirmeleri gereken durumlardan korkarlar ve bunlardan olabildiğince kaçınırlar. Başkalarının kendileriyle ilgili olarak kaygılı, zayıf, kaçık ya da aptal gibi yargılarda bulunacağını düşünürler. Ellerinin ya da seslerinin titrediğinin farkına varacaklarıyla ilgili kaygılarından ötürü toplum önünde konuşmaktan korkabilirler ya da düzgün bir biçimde konuşamıyor gibi görünmekten korktukları için başkalarıyla karşılıklı konuşurken aşırı kaygı duyabilirler. Diğer insanların ellerinin sallandığını görmesinden utanç duyacaklarından korktukları için başkalarının yanında yemekten, içmekten ya da yazı yazmaktan kaçınabilirler.

Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi) DSM-5 Tanı Kriterleri;

  1. Kişinin başkalarınca değerlendirilebilecek olduğu bir ya da birden çok toplumsal durumda belirgin bir korku ya da kaygı duyması. Örnekleri arasında toplumsal etkileşimler (örn. karşılıklı konuşma, tanımadık insanlarla karşılaşma), gözlenme (örn. yemek yerden ya da içerken) ve başkalarının önünde bir eylemi gerçekleştirme (örn. bir konuşma yapma) vardır.
  2. Kişi olumsuz olarak değerlendirilecek bir biçimde davranmaktan ya da kaygı duyduğuna ilişkin belirtiler göstermekten korkar (küçük düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde; başkalarınca dışlanacağı ya da başkalarının kırılmasına yol açacak bir biçimde).
  3. Söz konusu toplumsal durumlar, neredeyse her zaman, korku ya da kaygı doğurur.
  4. Söz konusu toplumsal durumlardan kaçınılır ya da yoğun bir korku ya da kaygı ile bunlara katlanılır.
  5. Duyulan korku ya da kaygı, söz konusu toplumsal ortamda çekinilecek duruma göre ve toplumsal-kültürel bağlamda orantısızdır.
  6. Korku, kaygı ya da kaçınma sürekli bir durumdur, altı ay ya da daha uzun sürer.
  7. Korku, kaygı ya da kaçınma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur.
  8. Korku, kaygı ya da kaçınma, bir maddenin ya da başka bir sağlık durumunun fizyolojiyle ilgili etkilerine bağlanamaz.
  • Korku, kaygı ya da kaçınma panik bozukluğu, beden algısı bozukluğu ya da otizm açılımı kapsamında bozukluk gibi başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
  1.  Sağlığı ilgilendiren başka bir durum varsa (örn. parkinson hastalığı, şişmanlık, yanık ya da yaralanmadan kaynaklanan biçimsel bozukluk), korku, kaygı ya da kaçınma bu durumla açıkça ilişkisizdir ya da aşırı bir düzeydedir.

SAB’de kişi korkularının aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. Eğer gerçekten korku duyulabilmesi anlamlı bir olay varsa tanı SAB değildir. Ayrıca bu kişiler korku duydukları durumlardan genellikle kaçınırlar. Yaklaşmakta olan toplumsal ya da başkalarının da katılımının olduğu durumlarla ilgili olarak çok önceden belirgin bir beklenti anksiyetesi ortaya çıkabilir (toplumsal bir olaya katılmadan birkaç hafta önce her gün kaygılanma gibi).

SAB’ye sıklıkla eşlik eden özellikler arasında eleştirilmeye, olumsuz bir biçimde değerlendirmeye ya da reddedilmeye karşı aşırı duyarlılık, haklarını savunmada güçlük çekme ve benlik saygısında düşüklük ya da aşağılık duyguları yer alır. Bu kişiler sınava girme gibi başkalarınca dolaylı olarak değerlendirilecekleri durumlardan da çoğu zaman korkarlar. Bir grubun önünde, toplum önünde ya da üstleriyle/meslektaşlarıyla konuşurken kaygı duydukları ya da konuşmaktan kaçındıkları için işlerinde yeterli başarı gösteremeyebilirler. Karşı cinsle ilişkide de sorun yaşadıkları için genelde evlenmezler. SAB’de korkulan durumla karşılaşması panik atağı yaşatabilir. Ancak panik bozukluğunda daha çok çarpıntı , göğüste sıkışma hissi görülürken SAB’de daha çok terleme, yüz kızarması ve ağız kuruluğu görülür.

Sosyal fobide görülen tipik korkular;

  • Sosyal                                                             
  • Performans
  • Yabancılarla karşılaşma                              
  • Toplum önünde konuşma
  • Otoriteyle karşılaşma                                   
  • Başkaları tarafından izlenirken yazma
  • Toplum içinde yeme-içme                          
  • Toplum önünde müzik aleti çalma veya rol yapma
  • Küçük gruba katılma                                    
  • Gruba rapor sunma
  • Partiye girme                                                 
  • Aynı düşüncede olmadığını söyleme
  • Test edilme 

Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği’nde belirlenen sosyal durumlar;

  • Toplum içinde telefonla konuşma
  • Küçük bir grup etkinliğinde yer alma
  • Toplum içinde yemek yeme/bir şeyler içme
  • Yetkili biri ile konuşma
  • Dinleyiciler önünde konuşma/rol yapma
  • Partiye girme
  • Başkaları tarafından izlenirken çalışma/yazma
  • Çok iyi tanımadığı biriyle telefonda görüşme/yüz yüze konuşma
  • Yabancılarla karşılaşma
  • Genel tuvaletleri kullanma
  • Birilerinin oturduğu odaya girme
  • İlgi odağı olma
  • Bir toplantıda hazırlıksız konuşma yapma
  • Yetenek, yeti veya bilgi testine tabi tutulma
  • İyi tanımadığı birine onaylanmadığını/aynı düşüncede olmadığını ifade etme
  • Çok iyi tanımadığı birinin gözlerinin içine bakma
  • Romantik veya cinsel ilişki amacıyla birini tavlamaya çalışma
  • Alınan bir malın parasını geri almak üzere iade etme
  • Parti verme
  • Israrlı bir satıcıya karşı koyma

Bilişsel Model

 Sosyal Fobi neden yıllarca sürmektedir? Devam ettiren şey nedir? Belirtilerin ortaya çıkması ile hangi düşüncelerin ilişkisi vardır? Bu sorulara yanıt bulabilmek için hastaların sosyal ortama girdiklerinde yaşadıkları olumsuz inançları bilmek gerekir.

Bilişsel açıdan SAB’de en temel özelliğin kişinin çevresine özel olumlu izlenim bırakma isteği duyması, buna karşın bunu gerçekleştirebilme yeteneğine karşı da belirgin güvensizlik hissetmesidir. Bu kişiler insanların önündeyken uygun olmayan bir biçimde davranacaklarından korkarlar ve bu davranışlarının sonucunda reddedilecekleri, değer ya da mevki kaybedecekleri ya da kendileri için önemli olan kişisel hedeflere ulaşamayacaklarını düşünürler. Bu kişilerde genelde saptanan bilişsel özellikler; kendini değersiz görme, diğer insanların eleştirici ve hayal kırıklığına uğratıcı olduğunu düşünme, beklenti anksiyetesi oluşturan olumsuz fanteziler, başkaları tarafından gözlenme konusunda artmış bir duyarlılık ve korku, kaçmanın güç olduğu sosyal ortamlardan korkma, kızarma, titreme gibi bedensel belirtilerin aşırı derecede farkında olma, kendinde oluşan anksiyete belirtilerinin başkaları tarafından anlaşılacağından aşırı endişe duyma gibi birçok bilişsel süreç vardır.

Sosyal fobide bilişsel açıdan başlıca iki ana sorundan biri, başkalarıyla birlikte iken bir eylemi başarmama korkusu ve buna bağlı olarak olumsuz değerlendirilme korkusudur. Diğeri ise kişinin tüm dikkatini kendi içsel uyaranlarına odaklamasıdır.

SAB olanlarda kendine odaklanmış dikkat vardır. Diğer kişiler tarafından olumsuz değerlendirilmenin tehlikesi içinde olduklarını düşündüklerinde, kendilerini gözlemeye başlarlar ve tüm dikkatleri bu konuya odaklanır. Kendilerine yönelik dikkat arttıkça kaygı artar.

İşlevsel olmayan inançlarda hastalık da önemlidir. Bu inançlar arasında;

  1. Yüksek standartlı sosyal performans gereksinimi: ‘Herkesin beğenisini kazanmalıyım, zayıflığın hiçbir belirtisini göstermemeliyim, zarif ve akıllı görünmeliyim’. Bu yüksek standartlı belirtiler kişiyi anksiyeteye sokar.
  2. Sosyal değerlendirmeye ait durumsal inançlar: ‘Hata yaparsam beni kınarlar, beni tanırlarsa sevmezler, biriyle anlaşamazsam aptal olduğumu düşünürler ve reddederler, eğer insanlar beni sevmezse bu benim aptal, işe yaramaz biri olduğumdandır’ gibi inançlardır.
  3. Kendi hakkındaki yanlış inançlar: Depresif hastalar gibi çoğu SAB olan hastada da kendilik değeri ile ilgili olumsuz inançlar vardır. Örneğin, ‘ben garip bir insanım, ben cazibesiz biriyi, aptalım, savunmasızım, yetersizim’ gibi. Depresif hastalardan farkı SAB olan hastalar sosyal durumlarda bunları hissederken, yalnız başına olduklarında kendilerine bakış açısı olumludur. Eğer bir adada olsaydınız, yine gereksiz, değersiz biri olduğunuzu düşünür müydünüz sorusuna, SAB olanların hemen hemen tamamı hayır veya çok az yanıtı vermişlerdir. Aileleri ya da rahat ettikleri kişiler yanında bu olumsuz inançları taşımazlar.

Bilişsel model sosyal fobisi olanların kendi performanslarını olumsuz yönde değerlendirdiklerini, en azından kısmen çarpıttığını varsayar. Olağan kişiler arası geri bildirimi normallere göre daha olumsuz değerlendirir ve kişiler arası etkileşimde olumsuz örnekleri daha fazla hatırlar, sosyal durumlardaki beceri düzeylerini küçümserler.

Sosyal fobide kendini gerçekleştiren kehanet gibi sosyal durumlarla ilgili korku, hastanın istemediği sonuçlarla karşı karşıya kalmasına neden olur. Korku anksiyete belirtilerinin ortaya çıkmasını doğurur, bu da kişinin performansını bozar. Performansın bozulması korkuyu daha fazla tetikler ve sonuçta bir kısır döngü ortaya çıkar. Burada kişinin varsaydığı felaket tablosu tam olarak oluşmasa da, birey bunu felaket olarak yorumlar. Bilişsel kurama göre asıl sorun zaten olumsuz değerlendirilme ile ilgilidir. SAB olan kişiler diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirilme tehlikesi içinde olduklarını düşündüklerinde, dikkatlerini kendisini gözleme ve değerlendirmeye odaklarlar. Dikkatteki bu değişim o anda kaygısına bağlı olarak ortaya çıkan tepkilerin ve kendisiyle ilgili farkındalığın artmasına, ayrıca diğer insanların davranışlarını doğru değerlendirememesine yol açar. Kendini değerlendirmede kullandığı içsel-öznel bilgiyi diğer insanların kendisiyle ilgili düşündüklerine özdeş tutarlar.

Sosyal anksiyetesi olan kişilerin diğer kişilerle bir arada iken, performans gerektiren bir durumla karşılaşmalarıyla olumsuz duygulanım yaşadıkları belirtilmiştir. Bu duygulanımla kişi konuyla ilgisi olmayan dış öğelere aşırı odaklanmaktadır. Kişi aklından ‘yetersiz miyim, rezil olacak mıyım’ gibi düşüncelerle savaşırken asıl konu üzerindeki dikkatini toplayamaz ve böylece başarısı azalır. Performans anksiyetesi sosyal performansa olumlu etki yaparken, sosyal fobisi olan kişilerde ise performansı bozmaktadır. 

Tedavi: Bilişsel davranışçı terapi yöntemi ve/veya yeni kuşak antidepresan tedavileri ile sosyal fobinin tedavisinde olumlu sonuçlar elde edilmektedir.

Psikiyatrist Dr. Turan Çetin, Sosyal Anksiyete Bozukluğu ( Sosyal Fobi ) tedavisinde yılların getirdiği deneyim ve binlerce başarılı tedavi geçmişiyle Kadıköy Suadiye Bağdat Caddesindeki muayenesinde hizmet vermektedir.