Obsesif Kompülsif Bozukluk(OKB) ve İlişkili Bozukluklar

Obsesif Kompülsif Bozukluk(OKB) ve İlişkili Bozukluklar

Obsesif-Kompulsif Bozukluk (Takıntı-Zorlantı Bozukluğu) ‘OKB’

‘Bayan B. malnutrisyon tedavisinin ardından psikiyatriye devredildi. Bayan B. komşuları tarafından dairesinde bayılmış halde bulundu. Acile getirildiğinde düşük tansiyon ve hipokalemikti (potasyum düşüklüğü). Psikiyatrik müracaatta özellikle yiyecek materyallerini temizlemekle ilgili tekrarlayan takıntılarından ve bunların uzun süredir var olduğundan söz etti. Sıklıkla yiyeceklerin kirli olduğunu düşünüyor ve onları 3-4 kez yıkamazsa yemekte zorlanıyordu. Yıkama ile yiyeceklerin kirli olduğuna ilişkin kaygısı azalıyordu. Bayan B. sıklıkla restoranda yemekleri yıkamadan yemeye çalışmıştı fakat hasta olacağına dair yoğun endişe yaşadığını fark ettiği için restoranda yemek yemekten kaçınıyordu. Yakınmalarının son 3 ayda çok artması nedeni ile çok az yemek yiyebilir olmuştu. Bu obsesif düşüncelerinin gerçekçi olmadığını fark etmiş fakat kendisi yemek yer hale gelememiş veya yemek yedikten sonra bulantısını ve çok gergin oluşunu engelleyememişti’.

Psikiyatri tarihinde tanımlanan ilk hastalıklardan biri olup, belirtileri yaklaşık 300 yıldır bilinmektedir. OKB, yineleyici obsesyonlar ve/veya kompulsiyonların görüldüğü, genellikle süreğen, kimi zaman da epizodik (aralıklı) gidiş gösteren, kişinin günlük işlevlerini belirgin olarak etkileyen bir hastalıktır. Obsesif-kompulsif belirtiler, geleneksel olarak benliğe-yabancı (ego-dystonic) olarak görülmekte olup zarardan kaçınma ve riski azaltma, iç görü (belirtilerin saçma ve anlamsız olarak görülmesi), direnme (belirtileri baskılamak ya da onlara karşı direnmek için girişimlerde bulunulması), doyumun yokluğu (anksiyete ya da gerginliğin azalmasına karşın hazzın yaşanmaması) ile birliktedir.

OKB’nin yaşam boyu yaygınlığının kadınlarda %0,9-3,4, erkeklerde %0,5-2,5 arasında değiştiği ortaya konmuştur. Ayrıca obsesif-kompulsif belirtiler tanı ölçütünü karşılamasa da eşik altı düzeyde birçok insanın yaşamını önemli ölçüde etkilemektedir.

Başlangıç Yaşı: OKB tipik olarak geç ergenlikte ya da erken erişkinlikte başlamaktadır. Başlangıç yaşının 20’li yaşların başları olduğu bildirilmiştir. Birçok çalışmanın ortak bulgusu, erkeklerde hastalığın kadınlara göre daha erken yaşlarda başladığıdır. Araştırmalarda erken başlangıçlı OKB hastalarında geç başlangıçlılara göre, kompulsiyonların obsesyonlardan daha önce ortaya çıktığı, obsesif-kompulsif belirti şiddetinin daha yüksek olduğu, tik bozukluklarının ve öğrenme güçlüklerinin daha sık görüldüğü, tedaviye yanıtın daha kötü olduğu belirlenmiştir. Gebelik ve doğum sonrası döneminin OKB gelişimi açısından riskli olduğu bilinmektedir, mevcut OKB’nin doğum sonrası dönemle birlikte alevlendiği çeşitli çalışmalarda bildirilmiştir.

Hastalığın Gidişi: OKB’de belirtiler yavaş bir başlangıç göstermekte, belirtilerin klinik olarak anlamlı bir düzeye gelmesi yıllar alabilmektedir. Bununla birlikte OKB’li hastaların belirli bir bölümünde belirtiler gebelik ya da yakınını kaybetme gibi nedenlerle ani bir başlangıç gösterebilir. OKB’de obsesyon ve kompulsiyonlar süreç içinde şiddet ve biçim değiştirebilmektedir. OKB’li hastalarda bu tür dalgalanmalar sıkça bildirilmekle birlikte, uzun bir süre belirtilerin tamamen düzelmesi ya da tam iyileşmenin görülmesinin nadir bir durum olduğu düşünülmüştür. OKB belirtileri yoğun bir sıkıntı kaynağı olmalarının yanında, oldukça fazla bir zaman kaybına, kişinin günlük etkinliklerinde yaşamı aksatacak ölçüde bir yavaşlamaya neden olabilmektedir. Buna bağlı olarak kişinin mesleki/eğitimle ilgili işlevselliği, toplumsal etkinlikleri ya da çevresiyle ilişkileri bozulur. Hastaların yaklaşık %15’inde süreç içinde mesleki ya da toplumsal işlevsellikteki bozulmanın süreç içinde giderek arttığı bildirilmiştir.

Obsesyon ve Kompulsiyonlar

Obsesyon, kişinin isteği dışında ısrarlı ve zorlayıcı bir şekilde aklına gelen, kişi tarafından saçma ve mantık dışı olarak görülen, kaygı ortaya çıkartıcı ve yineleyici özellikteki düşünce, dürtü ya da imgeler olarak tanımlanmıştır. Kişi obsesyonlarını zihninin bir ürünü olarak görür. Kompulsiyonlar, kişinin obsesyonlarına yanıt olarak ya da belirli kurallara göre gerçekleştirmek zorunda olduğunu hissettiği, yineleyici ve belirli bir amaca yönelik olan törensel davranışlar ya da zihinsel eylemlerdir. Kompulsiyonlar, obsesyona eşlik eden anksiyeteyi gidermek, korku yaratan bir durumu etkisizleştirmek ya da önlemek üzere yapılır. Ancak yapılan etkinlik, önlenmek istenen şeyle gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir ya da aşırıdır. Kişi kompulsiyonlarını engellemeye çalıştığında yoğun bir kaygı yaşar.

Kimi yazarlarca OKB belirtileri beş grup altında ele alınmaktadır;

  • Kompulsif temizleme/el yıkama ile birlikte olan bulaşma/hastalık konusundaki obsesyonlar
  • Kontrol etme kompulsiyonlarıyla birlikte olan kuşku obsesyonları
  • Simetri, düzen ve sayılarla ilgili obsesyon ve kompulsiyonlar
  • Biriktirme/toplama kompulsiyonları
  • Obsesyonel yavaşlık

En sık rastlanan obsesyonlardan biri olan kirlenme/bulaşma obsesyonlarında, kirli olduğu düşünülen yerlerden mikrop, idrar, feçes (dışkı), meni vb. şeylerin bulaşabileceği endişesi yaşanır. Tuvalete gidildiğinde, el sıkışmayla ya da kapı tokmakları, para gibi nesnelere dokunmayla bulaşmanın olabileceği düşünülmektedir. Bu tür obsesyonları olan kişiler, her şeyi kirlenme kaynağı olarak görebilir; bulaşmayı önlemek için eşyalara dokunmaktan, insanlarla yakın temas kurmaktan kaçınabilirler. Kirlenme/bulaşma obsesyonlarına yanıt olarak ortaya çıkan kompulsiyonlar temizleme kompulsiyonlarıdır. Sık ve yineleyici tarzda el yıkamalar, bu tür kompulsiyonların en sık karşılaşılan şeklidir. Temizleme kompulsiyonlarıtemizlendiğine ikna olamadan uzun süreli banyo yapma, evi, eşyaları temizleme, çamaşır yıkama vb. şeklinde görülebilir. 

Bir eylemin yapıldığından emin olamama durumu, kuşku obsesyonu olarak tanımlanır. Bu tür bir obsesyonu olan kişi, ütüyü prizden çekip çekmediğinden, kapıyı kilitleyip kilitlemediğinden emin olamaz. Bu obsesyon genellikle bir tehlike durumuna işaret ettiğinden, ardından güvenliği sağlamakla ilişkili kontrol etme kompulsiyonları gelir. Kontrol etme kompulsiyonlarına örnek olarak, hava gazı musluğunun kapalı olup olmadığının ya da ütünün prizde unutulup unutulmadığının yineleyici tarzda kontrol edilmesi verilebilir. Bu tür kompulsiyonlar evde yaşayanların hava gazından zehirlenmesi, evin havaya uçması ya da yangın çıkması gibi felaketleri önlemek amacıyla yapılmaktadır ve sıklıkla bunların ardında saldırganlık ve şiddet içerikli obsesif düşüncele yer almaktadır. Kontrol etme, bulaşmayla ilgili korkuları hafifletmeye yönelik olarak da yapılabilir.

Simetri ve düzen obsesyonları, nesnelerin ve olayların belirli bir düzen ve konumda olması ya da eşyaların tam bir simetri içinde bulunmasıyla ilişkili obsesyonlardır. Bu tür obsesyonlara yanıt olarak, bir denge ve simetri sağlamak üzere eşyaları belirli bir sıra ve düzen içinde tutmaya çalışma tarzındaki simetri/düzenleme kompulsiyonları ortaya çıkar.

Saldırganlık teması obsesyonların içeriğinde ya da bunların ardında yatan çağrışımlarda sıkça yer almaktadır. Saldırganlık obsesyonları olarak tanımlanan bu tür obsesyonlarda, kendine ya da başkalarına yönelik öldürme, yaralama, çeşitli şekillerde zarar verme düşünceleri görülür. Bu kişiler, bıçak, makas gibi sivri nesneleri bulundurmaktan, sevdikleri kişilerle yalnız kalmaktan, ölüm haberleriyle karşılaşmamak için gazete okumak ya da televizyon seyretmekten kaçınabilirler.

Obsesyonlar, utanç verici ve kabul edilemez olarak nitelenen cinsel temalarla ilişkili olabilir. Cinsel obsesyonlaraörnek olarak, eşcinsellik, ensest ilişkilerle iligili düşünceler verilebilir.

Günahla ilgili düşünceler ve benzeri dini temaların yer aldığı dinsel obsesyonlar, ülkemizde, Batı toplumlarından farklı olarak sık görülen bir obsesyon tipidir.

Bir diğer obsesyon tipi, hayatı tehdit eden bir hastalığa yakalanma şeklinde ortaya çıkan bedensel obsesyonlardır. Bu tür obsesyonlar sıklıkla kanser, AIDS, zührevi hastalıklara vb. yakalanma korkusu şeklinde ortaya çıkar. Bu tür korkulara hastalıkla ilişkili olduğu düşünülen beden bölümünün kontrolü, onaylanma arayışı gibi kompulsiyonlar eşlik eder.

Gerçek anlamda maddi/manevi değeri olmayan birçok şeyin saklanıp biriktirildiği, gereksinim duyulmadığı halde satın alındığı kompulsiyon tipi biriktirme kompulsiyonlarıdır. Bu tür kompulsiyonlarda kullanım değeri olmayan çeşitli nesneleri atmaya ya da elden çıkarmaya yönelik yoğun bir korku vardır. Biriktirme davranışı kişinin evdeki yaşam alanını önemli ölçüde kısıtlayacak boyutlara ulaşabilir.

Yineleme tüm kompulsiyonlarda görülen bir özellik olsa da gündelik yaşama ilişkin bir davranışın tam olarak yapıldığından emin olunamayıp yapma-bozma tarzında sürekli yinelendiği durumlarda yineleme kompulsiyonlarındansöz edilir. Elektrik düğmesini açıp kapama, kapıdan girip çıkma, yazdıktan sonra silip tekrar yazma örnek olarak verilebilir.

Yineleyici tarzda dua etme, sayı sayma, belirli kelimeleri yineleme gibi düşünsel süreçler zihinsel kompulsiyonlarolarak tanımlanır.

Obsesif düşünceler ve törensel davranışlar, kişinin günlük etkinliklerini yerine getirirken yavaşlamasına neden olur. ‘Obsesyonel yavaşlık’ olarak tanımlanan bu durum, bazen kişinin yaşantısını felç edebilecek bir aşırılıkta olabilmekte, sıradan işlerin bile tamamlanması saatler alabilmektedir.

Araştırma sonuçları bazı uyumsuzluklar içersede, kadınların daha yüksek oranda bulaşma obsesyonları ve yıkama/temizleme kompulsiyonları; erkeklerin ise daha yüksek oranda cinsellik, agresyon, simetri obsesyonları ve tekrarlama, kontrol etme kompulsiyonları gösterdiği bildirilmiştir.

İçgörü: OKB, geleneksel olarak, hastaların belirtilerine yönelik içgörülerinin iyi olduğu bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Bununla birlikte hastaların belirli bir bölümünde, belirtilere yönelik içgörünün değişken derecelerde bozulduğu, kişinin obsesyon ve kompulsiyonlarının aşırı ve anlamsız olduğunu kabul etmediği gözlenmektedir. OKB’li hastaların beliritikerine yönelik içgörülerinin bir yelpaze içinde değerlendirilmesi daha uygun görünmektedir. Bu yelpazenin bir ucunda içgörünün tam olduğu hastalar, diğer ucunda ise ‘obsesif-kompulsif psikozlar’ yer almaktadır. Bir çalışmada, biriktirme kompulsiyonları olanlarda içgörünün az olduğu, biriktirme kompulsiyonlarına direnmenin olmadığı ve tedavi motivasyonunun düşük olduğu belirlenmiştir.

Obsesif Kompulsif Bozukluğu DSM-5 Tanı Kriterleri;

  1. Takıntıların (obsesyonların), zorlantıların (kompulsiyonların) ya da her ikisinin birlikte varlığı:

Obsesyonlar (1) ve (2) ile tanımlanır:

  1. Kimi zaman zorla ve istenmeden geliyor gibi yaşanan, çoğu kişide belirgin bir kaygı ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, itkiler ya da imgeler
  2. Kişi, bu düşüncelere, itkilere ya da imgelere aldırmamaya ya da bunları baskılamaya çalışır ya da bunları başka bir düşünce ya da eylemle yüksüzleştirme (bir zorlantıyı yerine getirerek) girişimlerinde bulunur.

Zorlantılar (kompulsiyonlar) (1) ve (2) ile tanımlanır:

  1. Kişinin takıntısına tepki olarak ya da katı bir biçimde uyulması gereken kurallara göre yapmaya zorlanmış gibi hissettiği yinelemeli davranışlar (örn. el yıkama, düzenleme, denetleyip durma) ya da zihinsel eylemler (örn. dinsel değeri olan sözler söyleme, sayı sayma, sözcükleri sessiz bir biçimde yineleme).
  2. Bu davranışlar ya da zihinsel eylemler, yaşanan kaygı ya da sıkıntıdan korunma ya da bunları azaltma ya da korkulan bir olay ya da durumdan sakınma amacıyla yapılır; ancak bu davranışlar ya da zihinsel eylemler, yüksüzleştireceği ya da korunulacağı tasarlanan durumlarla gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir ya da açıkça aşırı bir düzeydedir.
  1. Takıntılar ya da zorlantılar kişinin zamanını alır. (örn. günde bir saatten çok zamanını alır) ya da klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur.
  2. Takıntı-zorlantı belirtileri bir maddenin/ilacın ya da başka bir sağlık durumunun fizyolojiyle ilgili etkilerine bağlanamaz.
  3. Bu bozukluk başka bir ruhsal bozukluğun belirtileriyle daha iyi açıklanamaz.  

Tedavi: OKB bilişsel davranışçı terapi yöntemleri ve/veya optimal doz ilaç tedavileriyle (görece diğer anksiyete bozukluklarında kullanılan ilaç dozlarından daha yüksek dozda ilaç kullanımı gerekmesi) tedavisi mümkün olan bir hastalıktır.  

Psikiyatrist Dr. Turan Çetin, Obsesisf Kompulsif Bozukluk ( halk arasında vesvese, takıntı hastalığı olarak da bilinir) tedavisinde yılların getirdiği deneyim ve binlerce başarılı tedavi geçmişiyle Kadıköy Suadiye Bağdat Caddesindeki muayenesinde hizmet vermektedir.