Panik Bozukluk ( Panik Atak )

Panik Bozukluk ( Panik Atak )

Panik Bozukluğu

Bayan S. 25 yaşında, öğrenci, acil servisteki psikiyatrik değerlendirmeden sonra büyük bir üniversitenin medikal servisine sevk edilmiş. Bundan önceki 3 hafta içinde aynı acil serviste 3 kez psikiyatrik değerlendirme yapılmış. İlk başvurusunun nedeni voleybol takımı için kendini denediğinde ani ve şiddetli nefes darlığı ve korku olmuş. Nefes darlığına çarpıntı, boğulma hissi, terleme, titreme ve şiddetli kaçma dürtüsü eşlik ediyormuş. Bayan S. şiddetli kalp krizi geçirdiğini düşünmüş ve derhal acil servise gitmiş. EKG ve rutin kan çalışmalarını içeren tam tıbbi değerlendirme yapılmış. Bu değerlendirmeler sonucu kardiyovasküler (kalp-damar sistemi), pulmoner (akciğer) ve diğer hastalıklara ait belirti çıkmamış. Bayan S’ye yerel psikiyatristin numarası verilmiş. Kendisi bu olayın yineleceğini düşünmediği için bu numarayla iletişim kurmamış. Buna benzer iki olay daha gelişmiş. Bunlardan biri arkadaşını ziyaret ettiğinde olmuş, ikincisi de uykudan uyandırmış. Her şiddetli ve ani olaydan sonra derhal acil servise gitmiş ve tam tıbbi değerlendirmeye alınmış fakat hastalık belirtisi gösterilmemiş’.

Antik dönemlerden bu yana bilinen bir hastalık olmasına rağmen ancak 1980 yılında ayrı bir ruhsal bozukluk olarak tanımlanmıştır. Panik bozukluğunun yarattığı sosyal ve sağlıksal sorunlar kişilerde, ailelerde, toplum ve sağlık sistemi üzerinde ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Panik bozukluğu nefes almada güçlük, çarpıntı, baş dönmesi, titreme, çıldırma-ölüm korkuları gibi çeşitli bedensel ve bilişsel belirtilerin ön planda olduğu, yineleyici ve beklenmedik panik ataklarıyla belirlenen yaygın bir bozukluktur. Panik atakları panik bozukluğuna özgü değildir. Hemen her anksiyete bozukluğunda ve başka ruhsal bozuklukların seyri esnasında panik atağı görülebilir. Panik bozukluğundaki panik ataklarının ayırt edici niteliği ‘kendiliğinden ve beklenmedik’ olmalarıdır. Panik atakları kişiyi ‘beklenti anksiyetesi’ olarak kavramlaştırılan ve bir dahaki panik atağının ne zaman olacağı konusunda yoğun bir endişeli beklenti içine sokmaktadır. Ayrıca panik ataklara ikincil gelişen ve bu bozukluktaki yeti yitiminin temel nedeni olan agorafobik kaçınma davranışları da bozukluğun önemli özellikleri arasındadır.

Toplumda her on kişiden biri yaşamının bir döneminde en az bir panik atağı yaşamaktadır. Ancak, yineleyici panik ataklarının toplumdaki sıklığı %7 civarındadır. Panik bozukluğu sıklığı ise daha düşüktür (%1,5-3,8).

Cinsiyet Dağılımı: Panik bozukluğu kadınlarda erkeklerden daha sık görülmektedir. Kabaca kadın/erkek oranı 2/1’dir. Agorafobi, özellikte de şiddetli agorafobi kadınlarda daha sık görülmektedir.

Başlangıç Yaşı: Panik bozukluğu hemen her yaşta başlayabilir. Başlangıç yaşı çok değişken olmakla birlikte, genellikle geç ergenlikle otuzlu yaşların ortaları arasındadır. Tedavi için başvuranların yaşları 25-45 arasındadır.

Hastalığın Gidişi: İlk panik atağının öncesinde hastaların ortalama %70’i, başta önemli kişilerden ayrılma ve kişiler arası çatışmalar olmak üzere, kişisel sağlık sorunları vb. gibi stres verici yaşam olayları tanımlamaktadırlar. Panik bozukluğu belirtilerde azalmalar ve artmalarla giden genellikle kronik seyirli bir bozukluktur. Bozukluk önce panik atakları ile kendini göstermekte, daha sonra ataklara beklenti anksiyetesi ve fobik kaçınma davranışları eklenmektedir. Hastalığın gidişinde çoğu hastada tam panik ataklarının sıklığı azalmakta ya da tamamen kaybolmaktadır. Fakat sınırlı belirtili ataklar uzun süre devam etme eğilimi göstermektedir. Bu kalıntı belirtiler düşük şiddette, ancak sınırlı ve yeti yitimi yaratacak niteliktedir. Hastaların büyük çoğunluğu ilk 2 yıl içinde kısmi ya da tam remisyona (iyileşme) girmektedir. Ancak panik bozukluğuna agorafobi eşlik ediyorsa daha olumsuz bir gidiş görülmektedir.

Hastalığın gidişi cinsiyet farklılığı göstermektedir. Hastalığın daha başlangıcında kadın panik hastalarında gözlemlenen ‘daha fazla belirti sayısı, daha yüksek agorafobi ve eş tanı oranları’, kadınlarda daha fazla yeti yitimine yol açarak prognozun (hastalığın seyri) erkeklere göre daha olumsuz olmasına neden olmaktadır.

Panik Atakları: Panik atağı ani, nedensiz ve şiddetli bir anksiyete (kaygı) atağıdır. Yaşanan huzursuzluk ve anksiyeteye nefes darlığı, çarpıntı, göğüs ağrısı, terleme gibi güçlü bedensel duyumların eşlik etmesi ek olarak plan yapma, düşünme, usa vurma gibi yetkilerin geçici olarak kaybedilmesi ve bulunulan ortamdan kaçmak ya da uzaklaşmak için yoğun bir istek duyulması panik atağının diğer özellikleridir. Belirtiler otonom sinir sistemi (örn. çarpıntı, terleme), solunum sistemi (örn. nefes darlığı, göğüste sıkışma hissi) ve merkezi sinir sistemi (örn. depersonalizasyon, baş dönmesi) kaynaklı olabilir. Bedensel belirtilerin bir kısmı hiperventilasyona (aşırı soluma) ikincil gelişmektedir. Hiperventilasyon anksiyeteyi kompanse etmek için ortaya çıkan, ancak ek bedensel belirtiler oluşmasına yol açan bir düzenektir. Hiperventilasyon ile kanda CO2 düzeyleri azalır ve başta sersemlik hissi, baş dönmesi, bedenin değişik bölgelerinde uyuşma-karıncalanma ile ellerde-ayaklarda kasılmalar gibi ek belirtiler ortaya çıkabilir.

Hastalar panik atağı belirtilerini kalp krizi geçirdiği, felç olacağı, bayılacağı, kontrolünü yitireceği ya da delireceği, çoğu kez de öleceği biçiminde yorumlar. Bu tür bilişsel belirtiler hastalarda öznel bir huzursuzluk hali yaratmakta ya da var olan anksiyeteyi arttırmaktadır. Panik atağı hızla ortaya çıkar, başlangıcından sonraki 2-10 dakika içinde doruğa ulaşır ve çoğunlukla 10-30 dakika sürer. Nadiren saatlerce devam edebilir. O sırada hastaların yapmakta oldukları etkinlikleri sürdürmesi güçleşmiş, hatta olanaksız hale gelmiştir. Bir an önce içinde bulundukları ortamdan kaçıp kurtulmak istemektedirler. Çarpıntı, taşikardi (hızlı kalp atımı) ve baş dönmesi gibi belirtiler en fazla bildirilen belirtilerdir. Bunlar dışında panik atakları sırasında hastalar ağız kuruluğu, idrara çıkma isteği, karında gaz hissi, ya da basınç, geğirme, barsak hareketlerinde artış, irritabilite, düşünememe, düşüncelerin yavaşlaması, başta ve ensede duyumlar gibi belirtiler yaşadıklarını belirtmektedirler.

Her durum ve koşulda, hatta uykuda bile panik atakları gelişebilir. Kimi hastalar haftada 1-2 atak geçirirken, her gün çok sayıda atak geçirenlerde vardır. Panik atağı hızla tıbbi yardım arayışına yol açar. Bu hastalar öncelikle acil servislere, daha sonrada kardiyolog ve nörologlara başvururlar.

Panik Atağı DSM-5 Tanı Kriterleri;

  • Çarpıntı, kalbin küt küt atması ya da kalp hızının artması.
  • Terleme
  • Titreme ya da sarsılma
  • Soluğun daraldığı ya da boğuluyor gibi olma duyumu.
  • Soluğun tıkandığı duyumu
  • Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma
  • Bulantı ya da karın ağrısı
  • Baş dönmesi, ayakta duramama, sersemlik ya da bayılacak gibi olma durumu
  • Titreme, üşüme, ürperme ya da ateş basması duyumu
  • Uyuşmalar (duyumsuzluk ya da karıncalanma duyumları)
  • Gerçekdışılık (‘derealizasyon’, gerçek dışı olma duyumu) ya da kendine yabancılaşma (‘depersonalizasyon’, kendinden kopma duyumu).
  • Denetimin yitirme ya da ‘çıldırma’ korkusu.
  • Ölüm korkusu.

Gece Gelen Panik Atakları: Bir tetikleyici olmaksızın, uykudan aniden, büyük bir korku ile uyanma ve fizyolojik uyarılma haliyle karakterizedir. Panik bozukluğu dışında Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nda da görülebilir. Uykuya daldıktan sonraki ilk 1-4 saat içinde meydana gelir ve birçok hastaya göre gündüz ataklarından daha şiddetli ve daha fazla sayıda belirti içerirler. Gece gelen panik atağı ortalama 25 dakika sürmektedir. Gecede bir kez olması tipiktir. Hastalar uykusuzluk çekerler, uyumaktan çekinirler ve korkarlar, hatta gündüz uyumayı yeğleyebilirler. Fakat uyku yoksunluğu da yeni gece gelen panik ataklarını tetikleyebilir.

Beklenti Anksiyetesi: İlk ataktan sonra ya da atakların sıklaşması ile birlikte bir başka atak olacağına dair korku gelişmekte ve hastalar kaygılı beklenti ve hiperaktivitenin eşlik ettiği bir anksiyete durumu yaşamaktadırlar. Bu duruma beklenti anksiyetesi denir. Beklenti anksiyetesinin 3 öğesi vardır:

  • Bir panik atağı geçirmeyle ilişkili olan huzursuz edici ve endişeli, yoğun düşünce uğraşları
  • Yine bir panik atak olacak, bu da tehlike yaratacak inancı ve beklentisi
  • Süregiden bir korku eğilimi ya da korkuyla oluşan bedensel duyumlardan korkma

Beklenti anksiyetesi içindeki hastalar sürekli olarak ne zaman panik atağı yaşayacaklarını kestirmek amacıyla tüm çevresel ve bedensel ipuçlarını değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Belirgin bir uyarılmışlık ve tetiktelik hali vardır. Bedenlerine, beden duyumlarına ilgileri artar. Solunumu ne zaman hızlanmaya başlamaktadır? Kalp atımını neler artırmaktadır? Efor yapsa neler olabilir? Hangi ortamlarda bedensel belirtiler ortaya çıkmaktadır? Şu an bulunduğu yere en yakın sağlık kuruluşu nerededir ve oraya nasıl hızlı ulaşabilir? Kişinin kafası sürekli bu gibi ek anksiyete kaynağı olan düşüncelerle doludur. Dolayısıyla beklenti anksiyetesi durumsal panik ataklarına, agorafobik kaçınma davranışlarına ve sağlık anksiyetesine zemin hazırlamaktadır.

Agorafobi: Spontan panik ataklarının yarattığı tehdit ve tehlike algısı bir dizi aktif kaçınma eylemini tetikler. Hastalar panik atağı/anksiyete yaşamamak veya tehlikeli gördükleri şeylerden kendisini korumak için etkili ve sorun çözücü olmayan davranışları da içeren bir çok güvenlik önlemine başvurmaktadır. Anksiyete ya da huzursuzluk yaratabilecek durumlar, yerler ya da olaylardan uzak durma eğilimindedirler. Bazen bu kaçınma davranışı oldukça şiddetlidir ve kişi kaçındığı olaya/dutuma girmeye zorlandığında panik atağı yaşayabilir. ‘Fobik kaçınma’ ve ‘güvenlik arama davranışları’ anksiyeteyi geçici olarak yatıştırmakla birlikte, hastalığı sürdürücü işlev görmekte ve hatta bu davranışların kendisi yeni belirtiler üretmektedir. Panik bozukluğu hastalarının %26’sında başlangıçtan sonraki ilk bir haftada, %40’ında ise ilk altı ay içinde gelişmektedir. Anksiyete duyarlılığının şiddetli olması ve kontrolü kaybetme korkusu da agorafobi gelişimiyle ilişkilidir.

Anksiyete Duyarlılığı: Anksiyete belirtilerinden aşırı düzeyde korkmak biçiminde tanımlanan bir yapıdır. Kişinin yapısında bulunan ve süreklilik gösteren ‘temel bir korku’ biçiminde kavramlaştırılmıştır. Anksiyete duyarlılığının genetik/ailesel bir bileşeni olmakla birlikte, çocukluk döneminde karşılaşılan düşmanca ve tehdit edici ebeveyn davranışlarıyla ilişkili olabileceği gözlenmiştir. Yüksek anksiyete duyarlılığının panik bozukluğu ve agorafobiye yatkınlık yaratan bir bilişsel risk etkeni olduğu ve panik-agorafobi belirtilerinin sürmesinde özgül bir rolü olduğu araştırmalarda gösterilmiştir.

Sağlık Anksiyetesi: Panik ataklarıyla ortaya çıkan şiddetli bedensel belirtiler ve duyumlar, hastalarca ciddi sağlık sorunları yaşadıkları biçiminde yorumlanmaktadır. Kişinin sağlık konusundaki inançlarıyla doğrudan bağlantılı olan ve kendi sağlığıyla ya da hastalanacağıyla ilgili korku endişelere ‘sağlık anksiyetesi’ denmektedir.

Tedavi: Yeni kuşak antidepresanlar ile eş zamanlı bilişsel davranışçı terapi yöntemlerinin kombine edilmesiyle Panik Bozukluğu’nun tedavisinde yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir.

Psikiyatrist Dr. Turan Çetin, Panik Bozukluk ( Panik Atak ) tedavisinde yılların getirdiği deneyim ve binlerce başarılı tedavi geçmişiyle Kadıköy Suadiye Bağdat Caddesindeki muayenesinde hizmet vermektedir.